KEFALET SÖZLEŞMESİ VE KİRA SÖZLEŞMELERİNDE KEFALET
Stj. Av. Melike CANLI
I. Kefalet Sözleşmesi
Kefalet sözleşmesi kefilin sorumluluğu alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir. (TBK 581) Diğer taraftan her türlü borcun kefalet sözleşmesi ile teminat altına alınması mümkündür. Kefalet sözleşmesi hususunda söz konusu borcun nasıl doğduğunun bir önemi bulunmamaktadır. Bu borç bir sözleşme kaynaklı, haksız fiil kaynaklı yahut nafaka gibi birçok sebebe dayandırılabilir. Bu noktada borcun gerçek bir kişiye ya da tüzel kişiye ait olması durumu değiştirmemektedir. Yargıtay’a göre kefaletin geçerliliği için asıl borçlunun rızasının ve imzasının alınmasına gerek bulunmamaktadır.[1]
Kefalet asıl borcun akıbetine bağlı olan feri bir borçtur. Gerçekten de incelendiğinde asıl borcun sona ermesi durumunda kefalet borcunun devam etmesi imkânsız bir hal almaktadır. Öte yandan kefaletin talilik özelliği bulunmaktadır. Bu durumda kural olarak asıl borç semeresiz kalmadan kefile başvurulamamaktadır. Aynı zamanda kefalet sözleşmesinin ivazsızlık özelliği bulunmaktadır. Asıl borçlunun kefilin kefaletini sağlamak için ona bazı menfaatler sağlaması, kefalet sözleşmesinin ivazsız olma niteliğini ortadan kaldırmaz.[2]
II. Kefaletin Geçerlilik Şartları
Kefaletin geçerli olabilmesi için esasa ve şekle dair bazı şartların bulunması zorunludur. Esas bakımından: i. Borçlunun kefile başvurduğu esnada geçerli olan asıl borcun bulunması gerekir. Bu açıdan incelendiğinde kefalet sözleşmesinin ileriye dönük olarak kurulan borç sözleşmelerinde yahut şarta bağlı borç sözleşmelerinde borcun doğumu esnasında başvurabilmek kaydıyla geçerli olabilmektedir. Yargıtay’a göre ahlaka ve adaba aykırı bir gayenin gerçekleşmesi için verilen paranın gerçekleşmemesi halinde iadesine kefalette bir iade borcunun geçerli surette doğduğundan söz edilemez.[3] ii. Borca kefil olan kimsenin fiil ehliyetine, ayırt etme gücüne sahip olması ve kısıtlı olmaması gerekmektedir. Kefil bu borcu kendi iradesi ile kabul etmelidir. Çünkü kefile dair olası bir irade sakatlığı halinde kefil, bu durumu öğrendiği andan itibaren bir yıl içinde sözleşmeyi iptal edebilir (TBK 39). Şekil bakımından: iii. Kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması gerekmektedir. Taraflar, tanık dinleterek, yemin ederek ya da bizzat kendileri ikrarda bulunarak kefaletin varlığını isbat etseler bile, ortada yazılı bir sözleşme olmadıkça kefalet geçerli değildir[4] iiii. Kefilin sorumlu olduğu meblağ ve kefalet tarihi sözleşmede gösterilmek zorundadır (TBK 583).
III. Kira Sözleşmelerinde Kefalet, Kefilin Sorumluluğu ve Geçerlilik Şartları
Kefalet Sözleşmesinin en yaygın olarak vücut bulduğu alanlardan bir tanesi kira sözleşmeleridir. İster kira sözleşmesinin içinde belirtilsin isterse de ayrı bir sözleşme olarak düzenlensin, yukarıda açıklananlar ve TBK 583/1 ışığında metinde kefilin yükümlüklerinin belirtilmesi, eğer sözleşme müteselsil kefalet ise açıkça bunun belirtilmesi, kefilin sorumlu olduğu miktar ve sürenin belirtilmesi, son olarak da tüm bu hususları kefilin kendi el yazısı ile belirtmesi gerekmektedir. Bu hususlarda eksiklik kefaletin geçersizliği anlamına gelmektedir.[5] Neticede kefilin sınırsız sorumluluğu bulunmamakla birlikte sözleşme kapsamında kendi sınırlarını kendi belirlemektedir.
III.a. Kefilin Yükümlülüklerinin Belirtilmesi
Kefilin sorumluluğunun kapsamı esas olarak kefil olunan borcun aslına yani kefil olunan asıl borç ilişkisinde yer alan borca göre belirlenir ve bu borcun ifa edilmemesi halinde söz konusu olur.[6] Kira ilişkilerinde kefalet söz konusu sözleşme çerçevesinde şekillenerek oluşmaktadır. Söz konusu yükümlülüklerin belirsiz kalması kefalet sözleşmesini geçersiz hale getirmektedir.
III.b. Kefaletin Türü
Kefilin sözleşmede kefalet türünü belirtmemiş olması sözleşmenin bir adi kefalet içerdiği anlamına gelmektedir. Kanuna göre adi kefalette alacaklı, kural olarak borçluya başvurmadan kefile karşı borcu ileri sürememektedir (istisnaları için bkz. TBK 585). Öte yandan kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. (TBK 586)
Açıklandığı üzere sözleşme eğer müteselsil kefalet üzerine kurulacaksa kefilin muhakkak kendi el yazısı ile beyan etmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Matbu formatta yazılı olması halinde bu kefalet, adi kefalet sayılmaktadır. (istisna için bkz. TTK 7)
III.c. Miktar ve Süre Yönünden Kefalet
Kefilin sorumlu olacağı sınırları, azami miktarı ve kefalet süresini yine kefil belirler. Kefilin bu işlemi el yazısı ile yazma zorunluluğu bulunmaktadır. Kefaletin miktarının veya zamanının belirtilmemiş olması kefalet sözleşmesini geçersiz kılmaktadır. Yargıtay’a göre yazılı şekilde düzenlenmiş, süresi ve ödenecek kira paralarının miktarı açıkça gösterilmiş bir kira sözleşmesini kiracının kefili sıfatıyla imzalayan kişi; sözleşmede gösterilen kira süresi boyunca, kiracının ödemekle yükümlü bulunduğu kira paralarından, kefil sıfatıyla kiralayana karşı sorumludur. [7]
III.d. Kefilin El Yazısı ile Beyanı
Kefilin kefalet durumu doğrudan şahsında sonuçlar doğurmaktadır ve bu durum çoğu zaman kefili istenmeyen ağır sonuçlar ödemek zorunda bırakmaktadır. Bu sebeple, kefalet sözleşmelerindeki önemli unsurlar kefilin el yazısı ile yazılmak zorunda olup matbu formda yazılanlar geçersiz kabul edilmektedir.
III.e. Eşin Rızası
TBK 584 maddesi doğrultusunda, kira sözleşmesinin imzalandığı sırada kefilin evli olması halinde, eşin rızasının alınması gerekmektedir.
“Öte yandan; Aynı kanunun 584. maddesinde “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” düzenlemesi yer almakta olup kira sözleşmesi tarihi itibariyle davalı borçlu kefilin evli olması halinde eşin rızasının da bulunması gerektiği dikkate alınmalıdır.”(YARGITAY 8. HD Esas: 2017 / 4735 Karar: 2018 / 2458 20.02.2018)
IV. Kira Sözleşmelerinin Süresinin Uzaması Halinde Kefilin Sorumluluğu
Kira sözleşmelerinde kefalet, uygulamada ödenmeyen kira bedellerine ilişkin şahsi bir teminat amaçlı yapılmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi kefil, borçlunun kira bedelini ödememesi durumunda borcuna karşılık alacaklıya ödeme yapmayı taahhüt etmektedir. Bu durum bir tür teminat ilişkisi sayılmaktadır. Nihayetinde kefil, kira bedelinin ödenmemesi takdirde ödenmeyen kira bedelinden doğrudan doğruya sorumlu sayılır.
Kefalet sözleşmesinin sınırlarının olmaması kişilik haklarına aykırılık teşkil etmektedir. Bu sebeple kefalet, Türk Borçlar Kanunun 598. Madde uyarınca sınırlandırılmıştır. Buna göre: “(3) Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. (4) Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir. (5) Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir.”
Kanuna göre kefilin süre ile sınırlandırdığı takdirde süre bitimiyle kefaletin sonuçlarına katlanma yükümlülüğü sona erer. Süre belirtilmediği takdirde ve her halükârda kefalet 10 yıl ile sınırlandırılmıştır. 10 yıldan uzun sürecek kefalet sözleşmelerinde 10 yılın sonunda yeni bir kefalet verilmesi gerekmektedir. Öte yandan kira sözleşmelerinin uzayan kira dönemlerinde mevcut kefaletin geçerli olabilmesi için ise bu hususun sözleşmede açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Bu durumda da kefilin sorumlu olacağı kira bedeli ilk durumda anlaşılan kira bedeli olacaktır. Yargıtay’a göre, uzayan kira döneminde kefilin ne kadar süre ve ne miktarla sorumlu olacağı belirtilmediği takdirde kefilin sorumluluğu sözleşmede kararlaştırılan süre ile sınırlıdır.[8]
Belirli süreli kira sözleşmesinin süresinden daha uzun veya eşit süreli hazırlanan kefalet sözleşmelerinde kefilin sorumlu tutulabilmesi için bu hususun sözleşme ile belirlenmiş olması gerekmektedir. Buna karşın bu ihtimalde kira sözleşmesinin süresi uzamış olsa dahi kefalet sözleşmesi süresinin içinde kalacağından belirli süreli kira sözleşmesinin kefalet sözleşmesinden kısa olması durumunda kefilin sorumluluğuna gidebilmek için uzayan dönemde sorumluluğa ilişkin hüküm aranmamaktadır.
V. Kefilin Kötü Kullanma Tazminatından ve Diğer Giderlerden Sorumluluğu
Kefilin esas borcu ödenmeyen kira bedellerinin alacaklıya ödenmesidir. Kullanım esnasında kiracının eve verdiği zararlar kiracının borcu sayılabilir fakat kefil için akıbeti bir Yargıtay kararı ile incelenecek olursa;
“Mahkemece davalı Filiz İ. hakkındaki dava atiye bırakıldığından açılmamış sayılmasına, müteselsil kefil Ferit S. bakımından ise; kısmen kabulle, 377.000.000 TL hor kullanma bedeli, 3 aylık kiraya verme süresinden dolayı 390.000.00 TL kira, 2001 yılı Şubat ayı kirası 130.000.000 TL, elektrik gideri 254.721.269 TL, su gideri 40.251.000 TL olmak üzere toplam 1.191.972.269 TL’den 250.000.000 TL depozitonun mahsubu ile bakiye 941.972.269 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı Ferit S. tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 12.4.1944 tarih 14/13 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre kefaletin yazılı şekle tabi olacağı ve kefilin sorumlu olacağı muayyen bir meblağla sınırlı tutulması gerektiği öngörülmüştür. Yasanın bu hükmü kefaletin geçerlilik koşullarındandır. Her ne kadar sözleşmenin 18. maddesinde “kefilin kefaleti kiracı konutta oturduğu müddetçe ve mecuru boşaltsa dahi oturduğu süre içindeki borçları bitene kadar devam eder. Bu kefaleti müteselsilen kefalettir” ibaresi varsa da yasanın açıklanan buyurucu bu hükmü gereğince kefilin sorunlu olacağı muayyen miktar açıkça gösterilmediğinden kefaletin kira parasına ilişkin kısmı dışındaki hükümleri geçersizdir. Kefil bu durumda sadece ödenmeyen kira bedeli ile sorumludur. Kira bedeli dışında hor kullanma, elektrik, su bedeli, yeniden tamir ve kiraya verme süresinden doğan alacaklardan müteselsil kefilin sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırıdır.” (Yargıtay 13. HD. 2002/12935 E. 2003/1555 K. ve 18.02.2003 t.)
Görüldüğü üzere Yargıtay ilgili kararınca kefil sadece ödenmeyen kira bedelinden sorumlu olup diğer zararlar için teminatı şartı bulunmamaktadır. Bu kapsamda oluşacak zararlar, kiracının bizzat sorumluluğundadır.[9]
VI. Kefil Açısından Görevli ve Yetkili Mahkemeler
Kefalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda Yargıtay’a göre genel mahkemeler görevlidir.[10] Kefalet sözleşmesinde yetkili mahkeme ise davalının yerleşim yeri veya borcun ifa yeri, yani alacaklının yerleşim yeri mahkemesidir.
KAYNAKÇA
1.REİSOĞLU, Seza, Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Kefalet, b.d, Ankara,1992.
2.BİLGE, Necip, Borçlar Hukuku Özel Borç Münasebetleri, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1971.
3.TOMBALOĞLU, M. Lütfi, Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklar, Yetkin Yayınları, Ankara, 2015.
4.YILMAZ, Süleyman, Yargıtay Kararları Işığında 6570 Sayılı Kanun Kapsamında Kira Sözleşmelerinde Kefilin Sorumluluğu”, AÜHFD, C:57 S:3 [753-778] <https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/626996> (E.T.30.07.2022)
5.YENER, M. Deniz, “Kefilin Sorumluluğunun Kapsamı ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu ile Yapılan Değişiklikler”, <https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3970> (E.T. 01.08.2022)
6.AYAN, Serkan, “Kiracının Kira Sözleşmesinden Doğan Borçlarının Kefaletle Teminat Altına Alınması”, <https://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2017/11/8-SERKAN-AYAN.pdf> (E.T. 01.08.2022)
DİPNOTLAR:
[1] Seza Reisoğlu, Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Kefalet, Ankara 1992, s.1
[2] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/626996 (E.T: 30.07.2022)
[3] HGK 9.3.1977 t. 1976/13-22E. 1977/216 K.
[4] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/626996 (E.T: 30.07.2022)
[5] Bu konuda geniş bilgi için bkz. Yargıtay 6. HD. 2014/11293 E. 2014/11958 K. ve 05.11.2014 t.
[6] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3970 (E.T:30.07.2022)
[7] Yargıtay 3 HD. 2017/2709 E. 2017/4211 29.03.2017 t.
[8] M. Lütfi TOMBALOĞLU, Kira Sözleşmesinde Kaynaklanan Uyuşmazlıklar, Ankara,2015, s.260.
[9] Ayrıca bkz. Yargıtay 6. HD. 2011/1244 E. 2011/6740 K. ve 21.06.2011 t.
[10] <https://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2017/11/8-SERKAN-AYAN.pdf> (E.T.30.07.2022)